Ata Sanatı çini yaklaşık 1000 yıl öncesi Uygur Türklerinden günümüze uzanan zaman dilimini içerisine alır. Çini bütün tarihi belgelerde 'KAŞİ' olarak adlandırılmış ve öyle bilinmektedir. Çini sanatının kullanım eşyası olarak bilinen; tabak, vazo, kâse vb. kısmına EV ANİ, duvara döşenen kısmına da KAŞİ denilmekte idi. Bütün Osmanlı arşivleri bunu doğrular. Çini Anadolu'ya Selçuklularla gelmiştir. Anadolu'da yaptıkları birçok mimari eserde çiniyi görmek mümkündür. Bu eserler Konya, Sivas, Kayseri, Malatya ve Erzurum illerimizde varlıklarını sürdürmektedirler.
Bir mimari eserin yapımında taş, ahşap, atölyeleri yanında çini atölyesi de kurulur. O esere gereken çiniler yerinde üretilip binaya monte edilirdi. Dolayısıyla yerleşik bir merkez yoktu. Mimari yapılan çini ile bezeme geleneği Selçuklulardan Osmanlılara geçmiş gelişerek varlığını devam ettirmiştir. Fatih Sultan Mehmet dönemi denebilir ki çinide ilk yerleşik dönemdir. Çünkü sarayda 'Ehli Hiref Örgütü' (Sanatçılardan oluşan örgüt) kurulmuştur. Fatih döneminde Kütahya önemli çini üretim merkezlerindendir. Kütahya zaman, zaman saray siparişlerini karşılamış, diğer zamanlarda piyasaya dönük çalışmalarla birçok camii, kilise ve havraların çinileri Kütahya'da imal edilerek bu eserler süslenmiştir. Tarihi süreç içinde Kütahya kesintisiz olarak Çini üretim merkezi olmuş, ancak çini üretilen diğer yerlerde üretimler durmuş ve yok olmuştur. Sarayda üretilen bu çiniler bu gün Tekfur sarayı çinileri olarak bilinir. Burada Kütahya'lı ustaların çalıştığı söylenir. Bir diğer teşebbüs 2. Abdülhamit çiniye önem verir ve Yıldız Çini ve Porselen fabrikasını kurdurur. Yine ustaların büyük bölümü Kütahya'dan gider. Bir yerde Kütahya bu sanatı usta çırak ilişkisi içerisinde yürüten ve bu sanat için insan gücünün de yetiştirildiği yerdir. Hala da öyledir. Çalışanı ve çalıştıranı arasında Dünyada ilk Toplu iş Sözleşmesi Çini işkolunda Kütahya'da yapılmıştır. (13 Temmuz 1766)
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ülkemizde yalnız Kütahya'da çini üretilir. Hatta bu okulların ders kitaplarında ‘Kütahya Çinileri ile ünlü bir ilimiz diye geçer.’ İkinci Dünya savaşında uzak doğunun savaşta olması nedeniyle o zaman ihtiyaç duyulan bir takım çini fincan ve tabakların Kütahya'da üretilip ihraç edildiği bilinir. Türkiye Milli Eğitim Bakanlığınca mesleki eğitim kapsamında ilk defa Kütahya Endüstri Meslek Lisesinde 1984 yılında eğitim ve öğretime başlamıştır. Bugün Kütahya'da D.P.Ü. , Endüstri Meslek Lisesi, Çıraklık Eğitim ve Halk Eğitimi Merkezlerinde çini sanatı eğitimi verilmektedir. Kütahya halkından her ailenin çini ile ilgisi vardır ve önemli bir istihdam kaynağı olan çini Kütahya'da bir sektördür. Çamurunu, sırını üreten atölyeler, formu hazırlayan atölyeler, dekor yapan atölyeleri fırın ve makinelerini üreten tesisleri ile varlığını başarı ile sürdürmektedir. Üretilen ürünler her sahada kendini göstermektedir.
Yaklaşık altı asırdır Kütahya 'da varlığını sürdüren çini sanatı halen tüm ihtişamı ile devam etmektedir. Kütahya Çinisi Nedir: Kütahya'da altı asırdır varlığını sürdüren çini seramik litaratüründe 'AK ÇİNİ' olarak nitelendirilmektedir. Özellikle alüminesi %17'yi aşmayan Kaolin, silis, kil, kalsiyum karışımlı alt yapıyı oluşturur. Bu hammaddeler farklı reçetelerde hazırlanabilir. Üzerinde transparan camsı tabakayı oluşturan sır; Kuars soda karışımlı kurşunlu veya borlu olabilir ve bu çerçevede farklı reçeteler yapılabilir. Gene Kütahya çiniciliğinde üretimi yapılan ve 'Taş Çini' olarak adlandırılan bünyesinde %80 kuars kil ve sır karışımlı farklı bünyede üretim yapılmaktadır.
Çini; sıratlı tekniğinde üretilir. Türlü metotlarla (Döküm, Pres, Plastik) şekillendirilen çamur kurutulduktan sonra yaklaşık 1.000 °C bisküvi pişimi yapılır. Parşömen kâğıtlarına çizilip delinen desenler kömür tozu ile forma aktarılır. Samur fırça ile konturlanan desen oksit pigmentlerle boyanır ve üzerine sırlama yapıldıktan sonra yaklaşık 870-950 °C 2, sırlı pişim yapılır. Dolayısıyla desen ve renk camlaşan sır altlında kendini gösterir. Kütahya Çiniciliğinde Motif ve Desen: Motif ve desen, nota ve beste ilişkisi gibidir. Nasıl beste yapabilmek için nota gerekli ise; desen çizmek içinde motif gereklidir.
Bugün Kütahya çiniciliğinde kullanılan motifler anonimdir ve kültürümüzün bir parçasıdır. " Örneğin Lale, gül, karanfil, çiğdem, zambak, sümbül ve daha birçok motif desenin elemanlarını oluşturur. Motif ve desen ilişkisini kısaca açıkladıktan sonra, Kütahya çiniciliğinde kullanılan üslup ve desenleri dört ana başlıkta toplayabiliriz.
- Kütahya'da naif anlayışta üretilen ve sanatçı tarafından direk form üzerine aktarılan özellikle karanfil ve lale motiflerinin helezoni dallarla birbirine bağlanarak çizildiği başlangıç ve bitişi belli olmayan çok eksenli desenlerdir. Yalnız Kütahya çiniciliğinde görülür. Çinide kullanılan her renk kullanılabilir.
- 16.Asır klasik çini desenleri bunlar kültürümüze malolmuş oldukça geniş, anonim desenlerimizdir. Orjinallerini aratmayacak derecede başarı ile uygulayan atölye ve sanatçılarımız vardır.
- Yeni Tasarımlar: Bu uygulama çini sanatımızın gelişmesi açısından önemlidir. Aynı şeylerin tekrarı yerine yeni besteler gibi yeni desenlerin klasik üslupta hazırlanmasıdır. Bu form ve düzen ilişkisi açısından da son derece önemlidir. Yeni formlara yeni desenler farklı desenler sanatımıza zenginlik katmaktadır.
- Usta ve sanatçılarımızın kendilerine has geliştirdikleri uslup ve anlayışlar. Örneğin Sıtkı Usta'nın yorumlan, Alopaşalının turkuaz sırrı ön plana çıkararak geliştirdiği dekor ve form anlayışı Milenium olarak adlandırılan desenden önce rengi ön plana çıkaran renkçi anlayışlar ve Ebru sanatının Çiniye uygulanışı. Dolayısıyla bunların hepsi Kütahya çinisinin kimliğini oluşturur.
Tarihi Kütahya Çiniciliği, geleneksel bir sanat dalı ve ata yadigârı meslek olarak günümüze kadar sayısız camii, türbe, saray, konak gibi tarihi binaları süslemiştir. Kütahya Çiniciliği bu özelliği ile sadece bir renk, bir çizgi ve bir motif sıralamasından çok, ölümsüzlüğü ile hem Kütahya içinde hem de Kütahya dışında sayısız mimari eserleri süslemiş ve günümüze kadar ulaşabilmiştir.